Hayatımızı ilerletirken etrafımızda bulunanlara iyilikler yaparız. Bazen çıkar için bazen ise sadece iyilik yapmak için. Balık bilmezse Halık bilir diye... Herhalde bunu en iyi yapan kişi annedir. Karşılık beklemeden yapar bir şeyleri sizin için. Tersleseniz de, aşağılasanız da... Bu duygu ulvi bir duygu, anne olmadan anlaşılmaz.
Bu duygunun bir benzeri kimi zaman anne olmayan insanları da sarar, yardımı o kadar yapar ki artık karşıdaki bile şaşırır buna. Benim dokunmak istediğim bu değil bu blog yazımda. Aslında bahsetmek istediğim, biri sizi itiyorken, laf sokuyorken, aşağılıyorken bile ona iyilik yapabilen karakterlerde.
Aslına bakarsanız tüm insanlar iyidir. İyi doğarlar, iyi niyetlidir. Bence iki şey bu iyiliği bozar. Birincisi çıkarlar. İnsanoğlu çıkar çatışmasına girdiği zaman iyi niyetini kendi için kullanmaya başlar. Bu da bir iyilik sayılabilir aslında, bencil de olsa. İkinci bozucu ise manevi kötülüklerdir. Bu derin bir konu ve ben ehli olmadığımdan bunu es geçiyorum.
Otobüste birine yer verdikten sonra teşekkür etmesini bekliyor musunuz?
Yere düşen birini kaldırdıktan sonra?
İşte bunlar iyiliğin nedensiz mi nedenli mi yapıldığını gösterir. Teşekkürü almak için mi yapıyoruz bazı şeyleri? Farklı şekilde düşünürsek, size anne gibi iyi davranan bir insan size iyiliği karşılıksız mı yapıyor? Cevabı komplike sanırım...
Bana kalırsa insan ne zaman bir şeyi karşılıksız yapmayı başarırsa o zaman kendini anlamada bir adım atmış olur.
Her şey tamam da, şu karşılıksız olma meselesi biraz aklımı kurcalıyor. Hiç mi karşılığı yok yapılan iyiliklerin? Her şeyin karşılığını verecek olan bir şey yok mu bu dünyada? İyi olursam kazanacaklarım teşekkür değilse nedir? Bir düşünün... Bir kere daha düşünün...
Öyle bir şey olmalı ki her şeyin karşılığını verecek ama hiçbir şekilde büyüklüğü azalmayacak...
Tuhaf değil mi? Her şeyin bitiverdiği şu dünyada bunu bulmak zor olsa gerek.
Peki neden bu dünyada bunu arıyoruz?